Sayfalar

8 Eylül 2022 Perşembe

Sezaryen oranı neden bu kadar yüksek?

İki yıldır Almanya’da ebelik okuyorum. Şansıma, hastane stajlarımı sezaryen oranı Almanya ortalamasının altında olan bir hastanede yapıyorum ve maharetli ebelerden çok şey öğreniyorum. Okuldaki hocalarımdan ve hastanedeki ebelerden en çok duyduğum deyişi en iyi deneyimlediğim yer ise şu an staj yaptığım doğumevi oldu: “Viel Wissen, um wenig zu tun”. Meali: Az müdahale için çok bilgi.

Doğumevinde sadece ebeler çalışıyor ve riskli olmayan gebeliklerin doğumuna eşlik ediyorlar. Doktor yok, ağrı kesici ve anestezi yok, suni sancı yok, NST yok; güven var, sükûnet var, sabır var, hareket etme imkanı var.

Sezaryen anne ve/veya bebeğin hayatını kurtarmak için şahane bir imkan. Peki hamilelik yaşının, vücut kitle indeksi ortalamasının, suni döllenme oranının artması Türkiye’deki sezaryen oranını açıklayabilir mi? Kesinlikle hayır. Gebenin isteği üzerine, ekonomik ve idari nedenlerle yapılan sezaryenleri bir kenara bırakıp, yukarıda değindiğim az bilgi ve az deneyime odaklanalım.

Talebeyken fizyolojik doğumun binbir halini görmeden, gerekli ve gereksiz müdahaleyi birbirinden nasıl ayırabiliriz? Sezaryen oranı %70 olan bir hastanedeki stajyer, anne ve bebeğin sağlığını riske atmadan ne kadar bekleyebileceğini nasıl öğrenebilir? Bu sadece sezaryen için değil, diğer bütün müdahaleler için de geçerli; epizyotomi, vakum, forseps…

Sırf sağlık çalışanlarının bilgi ve deneyim eksikliği nedeniyle yapılan gereksiz müdahaleleri haklı çıkaramayız. Türkiye’de %50’lere varan sezaryen oranının hayat kurtardığını da iddia edemeyiz. Peki sence sezaryen oranının düşmesi için sence kim, ne yapabilir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder